Kayıtlar

Kasım, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ÖĞRETMEN OLMAK...

ÖĞRETMEN OLMAK ; 21. Yüzyılda , dijital dünyanın ,teknoloji toplumunda , mesleki gelişiminde , çağdaş Öğretmen sorumluluklarını ve özlük haklarını,mesleği ile ilgili kanun yönetmelik ve tüzükleri,bilgi toplumundaki yerini, önemini bilen yeterliliklere sahip olmaktır. ÖĞRETMEN OLMAK ; günümüz ihtiyaçlarına göre cevap verebilmek , öğrencilerini geleceğe hazırlayabilmek , Kendi konu alanında hakim olabilmek , Öğrencisini tanıma becerisine sahip olmak, Öğrenciler ile sağlıklı iletişimler kurabilmek, Öğrencilerinin derse aktif katılımlarını sağlamak, Sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerde etkin rol almak , Okul ve diğer kurumlar arasında koordinasyon sağlayabilmek, Demokratik değerlere ve insan haklarına saygılı olmak.... Pek çok söz ile devam edebiliriz ... Ama herşeyden önemlisi  ÖĞRETMEN OLMAK ; Yönetmelik ve mevzuata uygun sadece rol oynamak değil elbette. "Vaktinde okula geldim,nöbet yerindeydim,derslere vaktinde girdim çıktım,disiplini sağladım..saatim de doldu " haydi ev...

SAKLI...

*"BİZE O KAPIYI İTMEK DÜŞER."* Vaktiyle bir Padişah kendisine bir Vezir bulmaya karar vermiş ve kocaman bir kapı yaptırmış. Yaptırdığı kapının ortasına onlarca kilit yaptırmış. Kimisi sürgülü, kimisi halka kilit vesaire derken baştan aşağı her tarafa kilit yaptırmış. Ve ondan sonra vezir adaylarını bir bir buyur etmiş.  Padişah, İlk giren adama demiş ki: - “Sen benim Vezirim olmak istiyorsun, değil mi?” Adam, - “Evet efendim.” demiş Padişah, - “Eğer benim Vezirim olmak istiyorsan, şu kapıyı anahtar kullanmadan, levye kullanmadan, hiç bir alet kullanmadan açmanı istiyorum” demiş. Vezir adayı şöyle dönmüş kapıya, bakmış ve demiş ki: - “Efendim bu mümkün değil, kaldı ki anahtar bile olsa bu kapıyı açmak saatler sürer.” Padişah demiş ki: - “Peki, sen git ötekisi gelsin.” Öteki gelmiş, ona aynısını söylemiş, O demiş: - “Efendim mümkün değil anahtar bile olsa.” Öteki gel, öteki gel derken, en son Vezir adayı içeriye girmiş.  Padişah demiş ki: - “Sen Vezir olmak istiyorsan, şu kapıy...

NEREDEN NEREYE...

 “AYDA” En katı kalpler bile yumuşadı, gözlerden süzülen yaşlar yanakları ıslattı. Ülke olarak sarsıldığımız ama birbirimize daha çok kenetlendiğimiz İzmir depreminin 91. saatinde enkaz yığınları arasından, yüzündeki şaşkın tebessümle kurtarılan Ayda yavrumuzdan bahsediyorum. Milletin duası kurtarma ekiplerinin olağanüstü gayretinin yanında onlarca ton enkazın altında küçük yavruyu muhafaza eden başka bir güç de olmalı. Kim bilir belki de melekler arkadaşlık etmiştir Ayda’ya. Allahu ekber! Depremde hayatını kaybedenlere Rabbimizden rahmet, yaralı olarak kurtulanlara sıhhat temenni ediyor, afet ve musibetlerden O’nun engin rahmetine sığınıyoruz. Onca acının arasında bir küçük çocuğun günler sonra sağ olarak kurtulması bütün ülkeyi sevince boğdu. Enkazın karanlıklarından kurtulup süreli ve sonlu bir dünya hayatına tekrar dönüş bu kadar sevindirirse, sonsuz hayatta açılan cennet kapılarından çıkmamak ve çıkarılmamak üzere girmek ne kadar sevindirir? Tarifsiz bir mutluluk..! "Rablerin...